Sanayi toplumunun en büyük sorunlarından biri kişisel konfor alanlarımızı oluştururken eşyaların çeşitliliğinde kaybolmamız belki de.
Öyle ki işlevini devam ettirmesine rağmen sırf artık eski görünüyor diye bir monttan, masadan ya da dolaptan kolayca vazgeçeriz.
Nesneleri elde ederken harcadığımız para (beraberinde parayı kazanmak için harcadığımız zaman) hayatımızdan verdiğimiz ödünün somut göstergesidir.
Georges Perec’in Prix Renaudot ödülünü alan Şeyler kitabını 1965 yılında yazmış.
Roman otobiyografik özellikler taşımanın yanı sıra 1960’lar Fransa’sında yükselen tüketim toplumunu mekanları kullanarak anlatır.
Kitapta dört mekândan bahsetmek mümkün. Birincisi, detaylı tasvir edilmiş “ev”. İkincisi Paris, üçüncüsü Fransa kırsalı, dördüncü mekân ise Paris’te tutunamayan çiftin gittiği Tunus’taki Sefakis şehridir. Çiftin her bir mekânda nesnelerle kurdukları ilişki değişmeye başlar. Metin boyunca davranışları, kararları ve durumları gündelik hayata bağlı bu mekânlara ilintili olarak ortaya çıkmaktadır.
Şeyler kitabıyla beraber nesnelere yüklediğim anlamlar üzerine kafa yormaya başlamıştım. Çevremdeki her bir insanın gözünde kabul görmek için hangi nesneye ne kadar anlam yüklüyorum, tüketim toplumuna ne kadar uyumluyum soruları o gün bugündür zihnimi terk etmez.
Kitabın ana kahramanları Sylvie ve Jerome çifti. Özgür yaşamlarını devam ettirirken bir yandan da istedikleri her “şey”e sahip olmayı hayal ederler.
Üniversite yıllarındayken sahip oldukları dar odalarda tek pantolon ve kazakla geçirdikleri hayatlarını geride bırakırken artık vermeleri gereken ödünler de vardır.
Üniversite hayatlarının ardından kendilerine içinde konforu ve şıklığı barındıran eşyalarla dolu bir ev kurmayı amaç edinirler.
Hayatlarının sorgulayacakları kısmı da tam olarak burada ortaya çıkar.
Çünkü idealize ettikleri yaşam nesnelerle dolu olmalıdır ve bu nesneler ulaşılması zor hayaller haline bürünür.
Şimdiki zamanı gözden kaçırarak araçların amaçlandığı bir çağın görüngüsü olur Şeyler.
Tüm bu şeylerden hayatımızda hem var hem de yok aslında. Her biriyle kurduğumuz bağı tanımlamak çok zor. Hayatımızın neresindeler karar alma süreçlerimizde ne kadar belirleyiciler bunu tam anlamıyla tespit etmemiz oldukça güç.
Kitaptaki şu cümle kitaba dair kısa ve özlü bir açıklama veriyor:
“Çok şey vadeden ve hiçbir şey vermeyen bu dünyada gerilim çok fazlaydı.”
Sormamız gereken soru şudur: Üstlenilen tüketim toplumuna ait birey rolü ile gizlenen üstü örtülen bir geçek mi vardır?
KÜNYE
İlk Baskı Yılı: 1965
Tür: Roman
Yazar: Georges Perec