KALPAZANLAR

KALPAZANLAR

Kalpazanlar’ın Günlüğü

1925 yılında yayımlanan Kalpazanlar André Gide külliyatında da, dünya edebiyatında da ayrı bir yere ve öneme sahip.

Lise bitirme sınavına hazırlanan Bernard’ın bir aile sırrını öğrendikten sonra evi terk ederek okul arkadaşı Olivier ile birlikte yeni bir hayat felsefesi kurma macerası, Olivier’nin Kalpazanlar isimli bir roman yazan dayısı Édouard’ın ortaya çıkmasıyla gizemli bir hal alır.

Yeni Roman’ın müjdecisi sayılan Kalpazanlar, ayrıca klasik roman anlayışından uzaklaşan Gide’in edebiyatta modern anlamda “erken anlatı” veya “anlatı-içinde anlatı” tekniğini kullandığı ilk örneklerden biri sayılır.

Kitabın sonunda yer alan ve ilk kez Türkçede yayımlanan Kalpazanlar’ın Günlüğü ise Gide’in roman kuramına ilişkin son derece ilginç bir kaynak teşkil ediyor: Bir yazarın romanını tasarlarken düşündüklerini ve zihninden geçenleri okumak, bir doğa olayına tanıklık etmek kadar heyecanlı ve kışkırtıcı bir his uyandırıyor.

“… Kalpazanlar roman türüne birçok yenilikler getirir, bakış açılarının çoğulluğu ve değişken yapısıyla bugün bile yepyeni görünür bize.”  Tahsin Yücel

Kalpazanlar

Kalpazanlar’ın Günlüğü

Özgün Ad: Les Faux- monnayeurs

Yazar: André Gide

Çeviren: Hanife Güven

Editör: Korkut Erdur

Sayfa: 376

FİYAT: 350 TL (KDV’den muaftır.)

ISBN: 978-975-08-6691-3 Barkod: 9789750866913

YKY Modern Klasikler – Roman

İletişim Yayınları Roman Aleviler – Ozan Doğan

Roman Aleviler – Ozan Doğan

Ozan Doğan İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Roman Aleviler isimli çalışmasında, Türkiye’de hem Alevilerin hem Romanların görünmez kalmış kesişiminde yer alan Roman Alevilerin çarpıcı gerçekliğini gün yüzüne çıkarıyor. Uşak’ta yürütülen saha araştırmasına dayanan bu kitap, Roman Alevilerin benzer kodlarla yeniden üretilen ayrımcılığa karşı geliştirdikleri var olma stratejilerini gözler önüne seren güçlü bir toplumsal hakikat anlatısı sunuyor.

“Alevi Romanların tahakküm ilişkileriyle yüzleşme biçimleri (farklı etnik kökenlere mensup Aleviler tarafından dışlandıkları düşünüldüğünde) çifte tahakkümü de aşar. Örneğin Türk Aleviler tarafından dışlanan Kürt ya da Arap Aleviler, Roman bir Aleviyle karşılaştığında onu dışlayabilmektedir. Bu nedenle Aleviler içerisinde Roman olmak ile Türkiye’de Roman olmak arasında anlamlı bir fark bulunmadığı söylenebilir. Zira benzer kodların her iki alanda da çalıştığı görülür. Diğer taraftan tahakküm ilişkileri Alevi Romanların kendi içlerinde de mevcuttur.”

Ozan Doğan, Türkiye’de hem Alevilerin hem Romanların az bilinen bir topluluğunun, Roman Alevilerin gerçekliğine ışık tutuyor. Roman Aleviler, katmerli bir dışlamanın, başka bir deyişle bizzat dışlananlar arasında da dışlanmanın çarpıcı bir örneği: “Her grubun günah keçisi” onlar. İçlerinden birine “Ne vatandaşız ne Müslümanız ne Aleviyiz. Kimsenin umurunda değiliz” dedirten bir tahakküme tabiler.

Uşak örneğinde yapılan saha çalışmasına dayanan kitap, yaşantı ve ritüellerini tasvir ettiği topluluğun içindeki farklı grupların özelliklerine de eğiliyor (demirciler, elekçiler, sepetçiler, abdallar). Ve Roman Alevilerin maruz kaldıkları dışlanmayla baş etme stratejilerini, var olma mücadelelerini de göz ardı etmiyor.

Kimliksizliğin, Sessizliğin ve Korkunun Romanı: Melih Cevdet Anday – İsa’nın Güncesi (1974)

Melih Cevdet Anday’ın karanlık bir bilinç tünelinden yazdığı bu roman, modern insanın içsel çöküşüne sessiz bir ağıt niteliğinde.

Bazı kitaplar vardır, kapağını kapattığınızda içinizde tuhaf bir sessizlik oluşur. Ne tam anlamıyla seversiniz, ne de görmezden gelebilirsiniz. Sizi huzursuz eder ama o huzursuzluk, sarsıcı bir farkındalık gibidir. Elinizdeki kitabın rahatlatıcı bir hikâye anlatma derdi yoktur; onun yerine sizi kendi karanlığınızla yüzleştiren bir aynaya dönüşür. Melih Cevdet Anday’ın 1970’lerde kaleme aldığı İsa’nın Güncesi de bu tür romanlardan biri. Devamını Oku…