Misafir: Özge Cevher Yüksel
Eser Adı: Kalbinin Ekmeği
Tür: Düz Yazı
“Herkes gün sonunda kalbinin ekmeğini yer!”
Nasıl da rahatlatan bir cümledir değil mi? Boğazımıza yumru olmuş deneyimlere, haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz olaylara, karşılığını bulamadığımız insanlığa dair epey derincedir;
“kalbinin ekmeğini yemek!”
Kalbinin ekmeği;
Ne kadar emek verdiğin,
Sevgide kalmak için ne kadar çabaladığın,
Hakikatini ne kadar yaşadığın,
İnsan olmayı ne kadar hatırladığınla ilgilidir.
Emek verdiği şeyi sevmiyor mudur insan? Ya da sevdiği şey uğruna çabalıyordur.
Hakikatin şu anda neyi misafir ettiğinle ilgilidir. Nasıl hissediyorum? Hangi halleri karşılıyorum? İhtiyacım ne? Ve tüm bunları ifade edebiliyor muyum?
Ve bunlarla bağlantı kurduktan sonra benden ötekine doğru açılan kapıdan girip yol alabiliyor muyum?
“Her insanda insanlığın bütün halleri vardır!” diye Montaigne gibi, diğer ruhların da hallerini karşılayabiliyor muyum?
İşte o zaman kalp fırınından üretilen ekmeklerin görünür olur. Hatırladıkça aldığın ve verdiğin lokmanın tadını duyarsın. Tadını duydukça da insan olduğunu hatırlar;
Tüm insanlığa, her bir haliyle kucak açarsın.
Şimdi dur bir an sessizlikte,
İki derin nefes al – ver,
Koy ellerini kalbinin üzerine,
Fısılda kalbine;
“Bugün ekmeğimin tadı ne?” diye…
Ve nahoşsa bugün, bak nasıl tatlandırabilirsin diye,
Epey lezzetli ve hafif geldiyse,
“Kiminle paylaşabilirim?” diye sor kendine…
Kalpten kalbe tüm hallerimizle kabule…