Kimliksizliğin, Sessizliğin ve Korkunun Romanı: Melih Cevdet Anday – İsa’nın Güncesi (1974)

Melih Cevdet Anday’ın karanlık bir bilinç tünelinden yazdığı bu roman, modern insanın içsel çöküşüne sessiz bir ağıt niteliğinde.

Bazı kitaplar vardır, kapağını kapattığınızda içinizde tuhaf bir sessizlik oluşur. Ne tam anlamıyla seversiniz, ne de görmezden gelebilirsiniz. Sizi huzursuz eder ama o huzursuzluk, sarsıcı bir farkındalık gibidir. Elinizdeki kitabın rahatlatıcı bir hikâye anlatma derdi yoktur; onun yerine sizi kendi karanlığınızla yüzleştiren bir aynaya dönüşür. Melih Cevdet Anday’ın 1970’lerde kaleme aldığı İsa’nın Güncesi de bu tür romanlardan biri. Devamını Oku…

Hayalsi Dünyanın Sesi: Ferit Edgü – Hakkâri’de Bir Mevsim (1977)

Ferit Edgü bu kitabını 1977 yılında yayımlatıyor. Ücra bir köydeki kimsesiz öğretmenin dilinden aktarılır roman.

Geçmişini yok saydıktan sonrası delilik midir?
Artık olsa da olur olmasa da olur mu demeliyiz her bir yaşam kıpırtısına?
İnsan elindekiyle nereye kadar yetinmeli?
İnsan insandakini ne biçimde benimsemeli?

Sorduruyor daha pek çok soruyu Ferit Edgü. Devamını Oku…

Materyalizm ve Narsizm: Oscar Wilde – Dorian Gray’in Portresi (1891)

“Harikulade güzel bir yüzünüz var, Mr. Gray. Çatmayın kaşlarınızı. Sahi söylüyorum. Güzellik de bir tür dehadır, hatta dehadan daha yücedir çünkü açıklama gerektirmez. Yeryüzünün yüce olgularından biridir güzellik, güneş ışığı gibi, bahar mevsimi gibi, ay dediğimiz o gümüş kabuğun karanlık sularda yansıması gibi. Büyüklüğü sorgulanamaz. Egemenlik onun Tanrısal hakkıdır. Ona sahip olanlara prenslik bahşeder. Gülümsüyorsunuz ha? Eh, güzelliğinizi yitirdiğiniz zaman gülümsemeyeceksiniz” Devamını Oku…

toggle icon