Misafir: Ahmet Zeki Yeşil
Eser Adı: Ah Leyla Ah…
Tür: Düz Yazı
Ah Leyla ah… Kalbimde kan lekesi, genzimde gül kokusu. Dert yandı, su tutuştu. Uzun lafın kısası, durumum çok hassas Leyla. Ne zaman uykum bölünse senden biliyorum. Dokunma, yoksa ağlarım! Seni yazarsam iyiyim, yazmazsam kötü. Adını cümle içinde kullanıyorum şiir oluyor. Koca bir gökyüzü sığmış gözlerine, yedi renkli uçurtma uçuruyorum. Seni buldum, dertlerimden kurtuldum. Sen benim kombinimsin. Lütfen her şeyi bir kenara bırakalım, kırılıp dökülmeyelim. Dünya çok güzel, ortam çok kötü. İçimden delirmek geliyor ara sıra. Bir günlüğüne izin ver, serseri mayın gibi dolanayım etrafında. Sözüm söz, şiir mayasında sözler söylerim. Odunun biriyim ama Mecnun gibi sadece sana yanarım. Küresel ısınma, ozon tabakasında yırtılma, falan filan. Söylemesi ayıptır leş gibi sen kokuyorum. İnadım inat, yıkanmıyorum. İlginçtir, senden sonraki hayatımı boş baklavaya benzetiyorum. Bir dudak payı hatıra bıraktım bardağımda, her yudumda beni hatırla. Hayallerimiz öksüz kaldı. Bir kez olsun gönüllülük esasına dayalı olarak, demokratik bir ortamda sevişemedik. Bir nevi, sevişmeye eksik teşebbüstü bizimki. Bu yüzden, aşklık sınırının altında yaşıyoruz.
Ah Leyla ah… Bugün hikayeme ekleme yaptım roman oldu. Romanda bir adam, Beyoğlu’nda kuzu kestane satıyordu. Hava kasvetliydi, adam kasketliydi ve yağmur çiseliyordu. Kürk Mantolu Madonna, “Bunun kuzusu nerede?”diye sordu. Adam, “Ben bilmem Sebahattin bilir” dedi. Sebahattin, Sırça Köşk Pastanesine gitmişti, askıya umut bırakıp gelecekti. Bekle, bekle gelmedi. Kürk Mantolu Madonna, son bir soru yöneltti: “İstediğiniz bir şarkı var mı?” Adam, “Bestelenmemiş şarkılar söylenmez ki…” deyip teşekkür etti. Sonra Kürk Mantolu Madonna gitti, roman bitti. “Üzülme”dedin diye, üzülmeyecek değilim. Gayri safi millî gelirimizin düşmesine gayriihtiyari üzülüyorum. Yiğidi gam, yiğidin dişini şeker çürütür. Tespihte hata olmaz, püskülde hata olur. Ben “garibim” dedim, sen “gribim”anladın. İnan bana, seni tahmin ettiğimden daha çok özleyeceğim. Artık hangi şarkı seni hatırlatırsa onu dinleyeceğim. Sen, Kürk Mantolu Madonna’yı hatırlatıyorsun bana. Oysa o, bizi tanımıyor. Tanısın tanımasın, insanlara karşı iyi niyetliyim. Ancak iyi niyetimden iyi niyetimi kullanamıyorum.
Ah Leyla ah… Geri ödemesi yüksek aşklara girdim. Kafam karışık ama özgürlüğüme düşkün biriyim. Gidiyorum buralardan, bensiz kalsın bu şehir. Herkes anlasın Hanya’yı Konya’yı. Dünyayı yakarsa manyaklar yakacak. Ağlama! Sen ağlarsın, ben gözyaşlarından öperim. Şarkılara güvenip, “Bu şarkı sana gelsin, bu şarkı bana gelsin” deme. Yoldan dönen şarkılar var. Anladım, çok sevmek iyi değilmiş. Çok seversin üzerine titrersin, o seni tahrik oldu zanneder. Sana gerçeği söyleyeyim… Yaş haddinden yeterince sevemedim ben. Dünya içinde çürüdüğümüz bir yuvarlak. Fanları olan insanlar fani değildir. Burada yazdıklarımın, gerçek kişi ve kurumlar ile ilgisi yoktur. Benim canımı sıkan tek şey, portakal sıkma makinesi. Portakal suyu ikram edemedim sana, ona yanıyorum. Kusuruma bakma iyi davranamadım, sen bari kendine iyi davran. Bir sürpriz yap, aniden çık karşıma ve “Mööö” diye seslen. Öküzün tirene baktığı gibi bakayım sana…