O Köy, Bizim Köyümüzdür: Deli Deli Olma (2009)

“Orda bir köy var uzakta gitmesek de görmesek de. O köy, bizim köyümüzdür…”

Bu filmi anlatabilen, belki de en güzel sözlerden. Bazı filmler izleyenlere bol aksiyon, bol komedi, bol hüzün ya da bir tutam korku, bir tutam entrika vermez. Bazı filmler büyük yürekler tarafından, beyaz perde üzerine kurgulanmış küçücük bir dünyada seyirciyi içine alır ve ona eksik kalmış taraflarını hissettirir. İşte bu film öyle bir film. Tıpkı Cemal Süreya’nın görmeden kendini oradaymış gibi hissedip yazdığı Kars şiiri gibi, Deli Deli Olma da Kars’a, Doğu’ya gitmeden sizi oralara götürebilen bir film. “Sıcak yatağımdan kaldırıp, beni soğuk Kars’a götürmeyin” diye kuşkularınız varsa, sakın korkmayın. Zira bu film, belki de üzerinize örttüğünüz yorganı bile hissettiğiniz sıcaklıktan dolayı kaldırmanıza etken olacak türden…

Başrollerini iki büyük usta; Tarık Akan’ın ve Şerif Sezer’in üstlendiği filmde, diğer karakterlere can veren oyuncular ve geleceğin umut vadeden genç oyuncuları da sergiledikleri performans ile göz doldurmakta. Tarık Akan ve Şerif Sezer; Bir Yılmaz Güney filmi olan, Yol’un ardından ikinci kez beyaz perdenin karşısında. İki ustayı tekrar buluşturan filmin yönetmen koltuğunda bu kez; son yıllarda yapmış olduğu işlerle kendini kanıtlamış, bu işler ile büyük kitlelere hitap edip ses getirmiş Murat Saraçoğlu oturmakta. Ülkemizde, son yıllarda yükselen değerli yönetmenlerden. “Deli Deli Olma” filminden önce çekmiş olduğu; “O. Çocukları” ve “120” ile kariyerine sağlam temeller atmış, Deli Deli Olma’dan sonra çektiği iki film; “72. Koğuş” ve “Yangın Var” ile birlikte kendi çizgisini yakalayıp, yolunda emin adımlarla ilerleyen bir yönetmen görüntüsünü almıştır.

Bir filmin sizi yıllarca etkisi altında bırakması için; oyuncuların, yönetmenin iyi iş çıkarması gerekmektedir ve tabi ki filmin müziklerini de unutmamak lazım. Belki de filmin, sizi o büyüleyici atmosferinin içine almasının en büyük sebebi müzikleridir. Müzikler, filmin her anında çok güzel kurgulanarak seçilmiş. Ne çok uzatılıp sıkmış ne de az olup tadı damakta bırakmış. Zaten 46. Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi müzik ödülünü alan filmin müzikleri de bunu doğrular nitelikte. Mert Erdem ve Özgür Akgül, bu müziklere can veren isimler.

Film senaryosunu, Hazel Sevim Ünsal yazmış ve başarıyla da altından kalkmış. Filmin bütününe bakıldığında, neşe, hüzün, komedi, aşk, ayrılık gibi öğeler abartılamadan kurgulanmış ve aynı şekilde izleyiciye aktarılmış. Filmin doğallığı senaryo ile bütünleşmiş bir halde gözlerin huzuruna sunulmuş.

Film ilk sahneden itibaren sizi hüznü altına almaktadır. Mişka namı diyar Yeke Kişi; (Tarık Akan) 93 Harbi sırasında Rusya’dan Kars’a sürülmüş Malakan Kavmi’nin o köydeki artık son temsilcisidir. Köyün geneli O’nu sevip sayar ama özellikle birinin yanında bunu çok belli etmezler. Köylünün korkup çekindiği, köyün huysuz ihtiyarı Papuç Nine (Şerif Sezer) vardır çünkü. Papuç, Mişka’dan ölesiye nefret eder, hatta onun bu köyde yaşamasına bile tahammül edemez. Popuç, oğlu Şemistan (Levent Tülek), gelini Figan (Zuhal Topal) ve üç torunuyla birlikte yaşamaktadır. Bütün köylü ve hatta ailesi Papuç ile yardımsever Yeke Kişi’nin arasında kalmıştır. Papuç’un en küçük torunu Alma (Cemile Nihan) küçük, tatlı-sert biraz dik başlı bir kızdır ve doğuştan gelen bir müzik kulağına sahiptir. Papuç Nine, torununun müzik ile uğraşmasını istemese de Alma’nın öğretmeni Metin (Korel Cezayirli) onda olan yeteneği keşfetmiş ve bu yeteneğin değerlendirilmesi için çalışmalara başlamıştır. Aileden Mişka’ya hatıra kalan piyano, Alma’nın hayallerini süsleyip, hoşuna gider ve sonunda ona sahip olur. Papuç piyanoyu görünce ve bu piyanonun eski sahibinin Mişka olduğunu öğrenince resmen delirir. Bu bölümlerde komedi unsurları piyano etrafında dönmeye başlar ve gerçekten insanların yüzlerinde masum bir tebessüm bırakır.

Film, sonlarına doğru duygusallığı yine eline alır. Mişka iyileşemeyecek kadar hastalanır ve ölüm döşeğindedir. Artık, Papuç’un nefreti, Mişka’nın pişmanlıkları bir sır gibi ortaya çıkmaktadır. Şimdi zaman; Papuç ve Yeke Kişi’nin ortak geçmişleriyle yüzleşme, geçmişe dönme zamanıdır. Filmin sonlarına doğru yanınızda bir mendil olması gerekebilir, benden söylemesi. Ağlayacağınızdan değil, gözünüzü zamansız esen rüzgârın getirdiği toz bulutlarından korumak için hani. Unutmadan filmde Allahyar (Muhammed Cangören), Meheddin (Halil Kumova) gibi üstatlarda rol almakta.

Deli Deli Olma, Doğu insanının içtenliğini, saflığını, yardımseverliğini anlatan ve bunu abartmadan yeri geldiğinde güldürüp yerine geldiğinde hüzünlendirip ve tam zamanında da ağlatan bir film olma özelliği taşıyor. Biraz duygusal moda girmeyi seviyorsanız, bu film tam gözlerinize layık. Şimdiden afiyet olsun.

Tarık Akan’ın söylemiş olduğu, Bir Sarmaşık Olsaydım şarkısı dinleyince sizi sizden alacaktır. Kars şivesinin, arada aksaklıklar olmasına rağmen büyük ölçüde iyi yansıtıldığı filmde; Şemistan ve diğer âşıkların yapmış oldukları Dudak Değmez yarışması bile görülmeye değer ayrıca film replikleri de yüreğe işleyen cinsten.

– Neyi meşhur sizin köyün?
– Eee, insanı.
– İnsanı mı, nasıl yani?
– Çoh ciğerli insanı var.

 

KÜNYE

Vizyon Tarihi: 17 Nisan 2009
Süre: 100dk
imdb: 7.5
Tür: Dram
Yönetmen: Murat Saraçoğlu
Senarist: Hazel Sevim Ünsal
Yapımı: 2009Türkiye
Yapımcı: Tolga Aydın

Google Play üzerinden şiir kitapları yaklaşık 100.000'e yakın indirilen ve en fazla şiiri okunan şairlerden Doğukan Doğan, bugüne kadar yazdığı 5 şiir kitabı ile okuyucuların karşısına çıkmaktadır.