Misafir: Hande Kavgacı
Eser Adı: Barışa Çağrı
Tür: Şiir
Şehir rüzgâra teslim oluyor.
Gökyüzü kopkoyu bir maviye.
Mavinin en koyusundan bir örtü gibi uzanıyor insanların üstüne.
Ne güneş. Ne bulut.
Ne gökten düşen yağmur,
Sadece rüzgâr esiyor, batıdan doğuya ve kuzeyden güneye.
Ağaçlar fırtınaya boyun eğiyor.
Yerlere saçılıyor yapraklar ve çarpıyor insanların yüzüne.
Acı, tozutarak yapışıyor tankların paletlerine.
Her şeyin ve herkesin, bir an bile olsa durması için dua ediyor bir kadın.
Şehrin içinden bir bahar ertesi geçiyor,
ardından bombalar patlıyor; her yer duman, her yer yangın.
Hiç yapılmamış bir duyuru ya da çalınmamış bir sirenle
insanlar kaçışıyor.
Bir şeylerin son bulmasıyla,
başka türden şeyler başlıyor.
Yüreklerdeki endişe karartırken yüzleri,
göç yollarında can veriyor milyonları, binleri, yüzleri.
Kimin başlattığı ve neyin hedeflendiği
bilinmeyen bir savaşın tarafı oluyor tarih.
İnsan da, zaman da hayli yabani.
Sipersiz askerler gibi korunmasız çocuklar,
göz yaşlarıyla yaşama tutunuyorlar.
Ve düşen yaşlarla ıslanan toprak kaplıyor temiz hayallerini.
Mazgallardan taşan yalnızlık, yıldızları yakıyor.
Gök parçalanıyor, göz görmüyor, kulak duymuyor.
Evler ışıksız.
Kalpler soğuk.
Bacalar dumansız.
Sonumuz gittikçe yaklaşıyor, yaklaşıyor, yaklaşıyor…
Belki sıcak bir ekmeğin kokusu yayılsa,
yaşadığını anlayacak bu dünya.
Bir tohum yeşerecek, bir nehir çağlayacak.
Yitik bir mevsimin, kimliksiz çocukları harcanırken,
Güç de, iktidar da kimseye fayda sağlamayacak.
Ama yine de
her yer karanlık diye duracak değil ya dünya.
Bir ormanda ya da
yolunu kaybetmiş bir coğrafyada,
insanlar susuyor diye
vicdanın sesi sonsuza dek susacak değil ya…