Peki Hangisi Daha Zor, Kalmak mı Gitmek mi?: Cırcır Böceği İtler ve Biz (2023)

75 dakikalık tek perde bir oyunun bencesini anlatacağım, sizlere.

Oyuna geçmeden önce ise bir rastlantıyı aktarmalıyım.

2019 yılında Kağıthane Sadabat Kültür Merkezi’nde, Vahşi Batı tiyatrosuna gitmiştim. Oyunu daha önce araştırmamış, biletini de ben almamıştım. 2017 yılında yitirdiğimiz, çağdaş Amerikan tiyatrosu ve dünya edebiyatının cesur yazarlarından Sam Shepard’in meşhur oyunuydu Vahşi Batı. Soğuk bir ocak ayında, bu tiyatro bana iyi gelecekti. 2 perdelik, 115 dakikalık bir oyundu. Oyuncu kadrosunda Serdar Orçin ve Ahmet Saraçoğlu‘nun oluşu, izlemem için yeterliydi.

Oyunun konusu, rekabete sürüklenen insanların kapitalizmin çarkları arasında nasıl öğütüldüğüydü. Konu bence müthişti. Oyunculuk da müthişti ama bir şeyler eksikti. Oyundan çıktıktan sonra, gitmesem de olur diye düşündüm. Aradan beş buçuk yıl geçti, Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın oyunu “Cırcır Böcekleri İtler ve Biz” oyunu dikkatimi çekti. Oyunun afişinde yazan şuydu:

 

“İki kardeş. Kentli, eğitimli bir senarist. Ormanlara sığınan, özgür ruhlu bir hırsız.
Aynı ağacın üstünde farklı mevsimlerde iki kardeşin birbirini keşfetme, birbirine dönüşme hikayesi.
Kentin doğayla, sanatın ticaretle, eğitimin cehaletle, hayallerin gerçeklerle savaşı.
İnsan kendi elleriyle kurduğu sistemin içinde ezilirken, kendi elleri ile bu tuzaktan kurtulmayı beceremez mi? Yoksa insanın kurduğu sistem, insandan daha akıllı davranıp onu beceriksizleştirdi mi?
Peki hangisi daha zor, kalmak mı gitmek mi?”

 

Oyuna bilet aldım ve tam on beş gün heyecanla bekledim. On beş günün ardından daha önce gitmediğim Fişekhane sahneye doğru yol aldım. Çok güzel bir yerdi, benim yaşadığım İstanbul’dan başka İstanbul’a gelmiştim, sanki.

Oyun başladı, aradan on beş dakika geçti “ben bu oyuna geldim ya,” dedim. Nereden hatırladığımı anlamaya çalışırken daha çok odaklandım oyuna, evet beş buçuk sene önce gittiğim Vahşi Batı oyununun sadece adı ve oyuncuları değişmişti. Olmaz mı evet olur. Neden olmasın ki Hamlet’i kaç oyuncudan izlemedik ki?

Biraz oyundan bahsedeyim o zaman. Sonra tekrar “Vahşi Batı” ve “Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz” karşılaştırmasına devam ederiz.

Mert Öner‘in yönetiminde sahnelenen “Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz“, Amerika’nın gerçek yüzünü cesurca sergileyen Sam Shepard‘ın “True WestVahşi Batı” oyunundan esinlenerek ortaya çıkmıştır. Bu oyun aynı zamanda Art 12’nin ilk projesidir.  Mert Öner, farklı bir yorum katmış oyuna. Bunu oyunculardan da sahnenin dekorundan da anlıyoruz.

Oyunda karşımıza iki kardeş çıkıyor, Biri yazar. Geçimini senaryo yazmak ile sağlıyor. Diğer kardeş ise dağda, ormanda yaşayan bir evsiz ve işsiz. Kardeşler uzun süredir görüşmüyorlar. Bir gün anneleri, seyahate gider ve yazar olan kardeş hem eve göz kulak olmak hem de yeni projesi için yalnız yazmak için annesinin evine gider. Yazmaya odaklandığı o anda, kardeşi eve gelir ve hikâye burada başlar.

İki kardeşin kimlik çatışmasına şahit oluruz. Ayakta kalma çabaları, kapitalizme başkaldırı… Kardeşlerin yaşamın onlara biçtiği kabul etmedikleri, zorlama rollerini değiştirdiğine de şahit oluyoruz. Sıkışmış bir hal var karakterlerde, bize de göstermek istiyorlar bu sıkışmışlık halini peki bunu nasıl yapıyorlar? Sahne alanını daraltarak… Son sahneyi artık daracık bir alanda izliyoruz. Oyun, görünmeyen bir baba, sonradan karşımıza çıkan anne ve sahne boyu karşımızda olan iki kardeşle “kutsal aile” kavramını irdeler ve kavramı psikolojik tahlillerle genişçe aktarır.

Oyunculuklara değinecek olursam, Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ı salonda olduğu gibi yine ayakta alkışlıyorum. İnsanın yalnızlığını, çaresizliğini, sıkışmışlığını o kadar güzel aktarıyorlar ki. Kardeşler arasındaki rekabeti yaşıyorsunuz, “hangisinin yaşantısı daha iyi ya da seçilebilir ki?” sorusu sizinle kalıyor.

Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman, ikili diyalog, psikolojik ve politik çatışma konusunda olağanüstü bir performans sergiliyor. Yönetmen, zaman zaman ironiyle harmanlanmış yeni Vahşi Batı yorumunda, günümüz insanının sosyokültürel ruh halini başarıyla yansıtıyor. Her iki oyuncu da bu güncellemeyi son derece etkileyici bir şekilde canlandırarak dikkat çekiyor. Ayşe Lebriz Berkem‘in oyunculuğundaki ustalık sayesinde, canlandırdığı annenin duygusuz, ruhsuz ve sevgisiz karakteri, sahnede parlıyor. Burak Sarımola‘nın kardeşleri birbirine düşüren, çatışmayı ateşleyen tilki yapımcı yorumu ise oldukça başarılı. Oyuncuların performansları ve yönetmenin çıkardığı ironik Vahşi Batı yorumuyla, bu güncellenmiş versiyonun izleyicilere etkileyici bir deneyim sunması kaçınılmaz görünüyor.

Ama yine de bugüne kadar gittiğim en iyi oyun değil. Oyunculuklar, konu, sahne dekoru çok iyi olmasına rağmen bana yine “Vahşi Batı” daki hissi verdi. Bence gidip sizler de izleyin ve lütfen yorum yapın, sizlerin yorumlarını da sabırsızlıkla bekliyor olacağım.

 

KÜNYE

İlk Sahnelendiği Yıl: 2023
Tür: 
Dram, Trajedi
Yazan:
 Sam Shepard
Çeviren: Yıldırım Türker
Yöneten: Mert Öner
Oyuncular: Serhat Teoman, Buğra Gülsoy, Burak Sarımola, Ayşe Lebriz Berkem
Dekor ve Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Müzik Tasarımı: Nep’tune / Arkadaş Deniz Koşar, Mekin Sezer
Yönetmen Yardımcısı: Şakir Güler
Reji Asistanları: Aslı Işık, Mizgin Özel
Kostüm: Arin Umut Öğmen
Afiş Tasarımı: Buğra Gülsoy
Afiş ve Tanıtım Fotoğrafları: Jiyan Kızılboğa
Afiş Tasarım Uygulama: Özge Sezgin
Yapımcı: Art 12
Uygulayıcı Yapımcı: Omnia Yapım
Art 12 İdari Yapımcı: Sibel Teoman
Yapım Koordinatörü: Ayşegül Beyazdağ
İletişim Danışmanlığı: İletişim Deposu
Sosyal Medya İletişim: Gözde Kaynak