İletişim Yayınları 16 Şubat 2024 Yayın Programı

İletişim Yayınları 16 Şubat 2024 tarihinde yayınlanacak kitaplarını tanıttı.

Drakula
Bram Stoker
Murat Başekim (Çeviren)

İletişim Yayınları’nın, önsöz-sonsöz, yazar-dönem kronolojisi ve kitaba dair görsellerle zenginleşen dizisi İletişim Klasikleri’ne, Bram Stoker tarafından kaleme alınan Drakula ekleniyor. Vampirlerin ve vampir avcılarının dünyasını anlatan bu eser, korku edebiyatının başyapıtları arasında…

Murat Başekim çevirisi,
Franco Moretti’nin önsözü,
Yazar ve dönem kronolojisi,
Kitaba dair görsellerle.

Drakula, vampirlerin ve vampir avcılarının dehşetli bir rüyayı andıran dünyasını her detayıyla resmeden bir korku edebiyatı başyapıtı.

Hukuk müşaviri olan Jonathan Harker, Transilvanya’ya yaptığı bir iş seyahatinin ardından hem kendisini hem çevresindekileri korku dolu bir olaylar zincirinin içinde bulur. Drakula Kalesi’nde geçirdiği gerilimli günlerde doğaüstü güçleri olan kadınlarla ve geceleri iyice tuhaflaşan Kont Drakula’yla baş etmeye çalışır. Oradan kaçıp İngiltere’ye döndüğündeyse akıl almaz olaylar dalga dalga büyür. Harker’ın ve arkadaşlarının, bir vampir sarmalının içinde sıkıştığı fark edilir ve bu küçük grup, Dr. Van Helsing önderliğinde amansız bir mücadeleye girişir.

Bram Stoker vampir edebiyatının mucidi değil elbette fakat Drakula’yla birlikte bu türde büyük bir dönüşüm yarattığı ve onu adeta yeniden tanımladığı tartışmasız bir gerçek.

“Stoker bize fevkalade korku sahneleri sunuyor; unutulmaz sahneler bunlar ve hiçbir film bunların hakkını tam anlamıyla veremedi.”
STEPHEN KING

Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi
Sezen Ünlüönen
Çağdaş edebiyatımızın dikkat çeken genç yazarları arasında gösterilen Sezen Ünlüönen’in yeni romanı Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi, İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Kendine has diliyle, absürt-komik bir hikâye anlatan Ünlüönen’ün bu romanı da Kıymetli Şeylerin Tanzimi ve İmtiyaz, yahut Cici Kızlara Bir Roman gibi dikkat çekmeye aday…

Cennette işler akıl alır gibi değildir. Kimsenin sırrına eremediği ama herkesin farkında olduğu adaletsiz bir durum vardır ortada

Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi, günümüz Türkiyesi’nde orta sınıf sinizmi üzerine zekice yazılmış bir taşlama.

Sezen Ünlüönen, yeni-gençliğin dilini üslubunun bir parçası haline getirerek, absürt-komik bir hikâye anlatıyor. Zamanın ruhuna, alegorik bir anlatı ile mercek tutuyor.

“Şimdi böyle gevşek gevşek anlattığıma bakma, yine de rahmetli neneciğimin her bayram kestirdiği koçların sırtında Sırat Köprüsü’nü adım adım katederken içim şöyle bir ürpermedi değil. Çocukluktan hatırımda kaldığı kadarıyla gayri ihtiyari üç Kulhu bir Elham’ı hemen çabuk çabuk okuyuverdim ama karşı tarafa ulaşıp da kendimi cennete kabul alanında bulunca şöyle derin bir oh çektim.”

Köhne
Ethem Baran

Edebiyatımızın güçlü kalemlerinden Ethem Baran’ın yeni romanı Köhne, İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Orta Anadolu’nun bir köyünde yaşayan insanların, iç içe geçmiş yaşamlarını anlattığı bu romanında Baran, okurunu canlı ve sahici bir romanla baş başa bırakıyor.

Küçüklerin büyüklerinin yanında sigara içemediği, önüne gelenden dayak yediği, yeniyetmeyse azar işittiği bir Orta Anadolu köyünde iç içe geçmiş yaşamlar. Ankara, önünde sonunda gidilmesi gereken bir yer…

Gecekondu evler, yoksulluğun geçit vermediği hayaller, karnı doymayan bebekler, babalarının kopyası oğullar, kardeşlerini Keloğlan masallarıyla eğleyen çocuk anneler… Bir ağacın kökleri gibi birbirine dolanmış aileler, akrabalar, komşular…

Köhne, Ethem Baran’ın anlatımda ne denli mahir olduğunu her satırında hatırlatan, yaşamın dolambaçlı yollarında gezinen, canlı ve sahici bir roman.

“İnsanlık böyle belli olur kardeşim. İnsanlık küçük şeylerin altına saklanır. Sen başka yerde ararsın. Gözünün önündedir, görmezsin. Bakmasını bilmezsen görmezsin tabii. İnsanlığı nerede arayacağını bileceksin. Kim insan, kim değil bileceksin.”

Mükemmel Duyu: Burnunuzu Asla Küçümsemeyin
Anna D’Errico
Nilay Kanarya (Çeviren)

İletişim Yayınları, Anna D’Errico tarafından kaleme alınan Mükemmel Duyu’yu yayımlıyor. Koku alma duyumuzun, diğer duyularımızın aksine pek önemsenmediği fikrinden yola çıkan bu kitap, hem bu duyumuzun önemine dikkat çekerken, hem de kokuyla kurduğumuz ilişkiler üzerine düşünmenin imkanlarını sunuyor.

Koku alma, diğer duyularımızın yanında “üvey” evlat muamelesi görür. Gündelik rutinler açısından düşünürsek, örneğin görmemenin daha büyük engeller çıkaracağı açıktır kuşkusuz, fakat pandemi zamanlarından hatırlanacağı gibi koku duyusunun kaybı diğer pek çok problemin yanında ciddi bir sorundu ama o kadar da önemsenmedi.

Anna D’Errico’nun Mükemmel Duyu’su bir yandan burnun üvey evlatlık statüsünü fiziksel yapısını titizlikle ortaya koyarak tartışıyor. Öte yandan burnun hatıralarla iç içeliğine, tat ile bağına, sözgelimi kızarmış ekmek kokusunun kişiyi anılarda çıkardığı yolculuğa, o kokuyu bir mekân veya olayla eşleştirmeye değiniyor. Kokunun toplumsal rolünü de hesaba katıyor.

Kötü ve hoş kokulara ilgi duyan, kokuları neden duyduğumuzu merak eden, koku bilimiyle ilk defa karşılaşan, belki de bir tutku ya da bir heves nedeniyle öncesinde bu bilimle tanışmış ve daha fazlasını öğrenmek isteyen herkese hitap eden bir inceleme.

“Silinip gitmiş ve en kötü muameleye maruz kalmış olan bu duyumuzun nasıl ve hangi nedenle aynı zamanda en mahrem ve en vahşi duyu olduğunu anlamak için burnumuz ve koku zekâmızın yeteneklerini kateden keşif dolu bir yolculuk yapmayı öneriyorum size. Amaç, örneğin bir koku aldığımızda neler olduğuna dair genel bir bakış açısı sunmak ve son yapılan bilimsel araştırmalar ışığında günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz birtakım gerçekleri basit şekilde açıklamaktır.”

….

Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e: Tarih, Toplum ve Siyaset
Erik Jan Zürcher
Turgay Sivrikaya (Çeviren)

İletişim Yayınları, Erik Jan Zürcher’in Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemi karşılaştırmalı ve detaycı bir biçimde ele alan makalelerinin bir araya geldiği Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e adlı kitabını yayımlıyor. Hem akademisyenler, öğrenciler, hem de tarihe ve Türkiye’nin güncel meselelerine ilgi duyan okurlar için temel bir başvuru kaynağı.

Erik Jan Zürcher’in Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kitabı, modern Türkiye’nin neredeyse her tartışma başlığı için derin bir kavrayışa temel teşkil edebilecek makalelerden oluşuyor. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemi karşılaştırmalı ve detaycı bir biçimde ele alıp özgüllükleri, süreklilik ve kopuşları anlamaya imkân tanıyor, tarih yazımına dair tartışmaları zenginleştiriyor.

Meslekten tarihçiler ve öğrenciler kadar Türkiye’nin güncel meseleleriyle meşgul olan her okura hitap eden bir çalışma.

“Osmanlı ve Türkiye tarihini, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce yaşanan devrimler tarihinin ya da imparatorlukların çöküşünün ve anti-emperyalist mücadele tarihinin bir parçası olarak gördüğümüzde, yaşanan olaylar anlam kazanır ve bunca zamandır Türk tarih yazımına egemen olan istisnacılıktan kurtulmuş oluruz.”
ERIK JAN ZÜRCHER

Sosyofobi: Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim
César Rendueles
Alev Türker Ok (Çeviren)

César Renduele tarafından kaleme alınan, Sosyofobi  Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim İletişim Yayınları tarafından okurun beğenisine sunuluyor. Beklentilerin aksine iletişim teknolojilerinin sosyal gerçekliği ve işbirliğini artırmak yerine sınırlandırdığını ileri süren Renduele, neoliberalizmin yarattığı sosyal tahribattan yola çıkarak teknolojinin çözüme dönük iddialarının gerçekliğini sorguluyor.

İletişim teknolojileri, moderniteden arta kalan sorunları aşacak bir araç mı, yoksa sermayenin tahakkümünün yeni araçlarla sürdürülmesinin farklı biçimi mi? İletişim teknolojisindeki yenilikler, uzun zaman boyunca toplumsal hayatı olumlu yönde değiştirebilecek ütopik bir unsur olarak görüldü. Bilhassa Avrupa solu, genel olarak teknolojinin, özel olaraksa internetin ekonomik ve siyasi koşulların eşitlikçi bir yeniden inşasına zemin hazırladığı fikrinde ısrarcı oldu.

César Rendueles, beklentilerin aksine iletişim teknolojilerinin sosyal gerçekliği ve işbirliğini artırmak yerine sınırlandırdığını ileri sürüyor. Dayanışmanın ve geleneksel topluluk ilişkilerinin gereksiz olduğu konusundaki yaygın inanca karşı çıkan Sosyofobi, neoliberalizmin yarattığı sosyal tahribattan yola çıkarak teknolojinin çözüme dönük iddialarının gerçekliğini sorguluyor. Öte yandan, teknolojideki gelişmelerle eşitlikçi bir gelecek perspektifini yan yana getiren siber ütopyacı yaklaşıma şüpheyle yaklaşan yazar, kemer sıkma politikaları karşıtı İspanyol 15-M hareketi örneği üzerinden yeni toplumsal olanakları sorgularken, siber fetişizme yönelik toplumsal tepkinin boyutlarını inceliyor.

“Aslında dijital iletişim araçlarının yarattığı toplumsal coşku asılsızdır, dekoratiftir. Ortak varoluşumuzun teşvik etmesi gereken şeyi, yani birbirimize gösterdiğimiz ilgiyi teşvik etmeye faydası yoktur. Aynı şey eşitlikçilik 2.0, yani toplumsal farkın Ağ’da en aza indiği duygusu için de geçerli. Radikal demokrasi evrensel bir müşteri-hizmet hattı değildir. Eğer durup düşünürseniz bunun biraz saçma olduğu anlaşılacaktır.”

oiktoz; bolca kültür çokça sanat mottosuyla yola çıkan bir kültür sanat girişimidir. Bir websitesi, bir sanat kulübü, bir dergisi, bir bülteni ve içerisinde şimdiden birçok oiktozlu barındıran yaşayan ve gelişen bir topluluktur. Kültür ve sanatla ilgilenmekten mutluluk duyan ve bu mutluluğun devam etmesi için de bu alanda üreten insanların hikayelerini anlatan bir oluşumdur.